29 Kasım 2014 Cumartesi

MAL VARLIĞI BEYANI

Sürecin başlamasına 2 gün kala elimde neler var, neler yok belirleyeyim dedim, ona göre hangi koşullarda sıkıntı çekeceğimi öngörmüş olurum.

Durum şu ki; Sıkıntı yok!

Bu kararı vereli birkaç gün olmasına rağmen kendimi havaya sokup zaten alışverişi kestiğim için şu an ortada panik olacak bir durum yokmuş gibi geliyor, elimdekilerle idare edebilirim.

 Kalem kalem ele alırsak:

KIYAFET:


Maşallah zamanında bayağı çerçöp biriktirmişim, birçoğu 2. el ve takas ürünü olsa bile ihtiyacımdan fazlası var. Sorun çıkabilecek şeyler kazak, 3'ü kalın 3'ü ince olmak üzere toplam 6 kazağım var ama bu sorunu gömlek ve t shirt üstüne hırkayla atlatabilirim.Bir de milli kıyafetimiz tayt konusunda sıkıntı olabilir. Onu da yırtıldıkça dikicem artık. Elbise, gömlek bol. Etek, pantolon az.Çorap, kemer, ayakkabı, iç çamaşır yeterli.



Bence bu takılar 3 kişiye yeter

MAKYAJ,KOZMETİK




Bir kutu şampuan, bir kutu diş macunu, yarım kutu yüz yıkama jeli,yarım kutu tonik, nemlendirici olarak bir kutu bepanten, bir roll-on, iki yarım el kremi, vazelin, boya setlerinden kalan saç kremleri, güneş kremi, pudra. Çok az da göz altı kremi.

Bu konuda seçeceğim yol hepsini çok az kullanmak. Diş macununu, şampuanı gereksiz yere ne kadar fazla kullandığımı yeni farkettim, resmen boca ediyormuşum. Saçımı 2 günde bir değil 4 günde bir yıkamak ki başta zorlansam bile saç buna alışacak fikrindeyim. Roll-on'u daha çok yaz günlerinde kullanmak için saklayacağım sanırım ( zaten kullanmak istemediğim birşey belki doğumgünümde biri bana koltuk altına sürülen taşlardan alır) . Bunlar bitince ve hatta aynı esnada kullanacağım şeyler ise sabun ve doğal reçeteler. Bozcaada'da denizden çıkardığım kil, yağlar, yoğurt, soda, sirke artık ne bulursam.



Evde yeter miktarda sabun ve yağ var sanırım



Hergün makyaj yapan biri değilim, makyaj malzemelerini yettiğince kullanırım artık.


KİTAP- CD-DERGİ VS

Şu bir avantaj tabi ki,  Boğaziçi Üniversitesi'nin kütüphanesini kullanıyorum. Zaten bir süredir çok büyülenmedikçe kitap alma işine son verdim, yaşasın kütüphane! Bu  konudaki fikirlerimi sonra yazmayı düşünüyorum. Gazete, dergi zaten almıyorum, online okuyorum. Müzik spotifydan dinliyorum.

Bunların haricinde ödünç almak, takas etmek, onarmak, birşeyleri kendim yapmak gibi yolları kullanmayı düşünüyorum.

Ev eşyasına ihtiyacım yok.

Evde kullanılan temizlik malzemesi biraz sorunlu. Evde bitmemiş bazı ürünler var. Ekolojik ürünler ve arap sabunu kullanmaya çalışıyorum. Ev arkadaşımla müzakere etmem gerekecek bu konuyu. Ne kadar az kullanıyorum zaman içinde belli olacak.

Şunu kullanma, bu olmamış, bunu yapıyorsun ama şunu yapmıyorsun diyen varsa lütfen yazsın. Sonuçta ekolojik yaşayan, her konuda farkındalığı gelişmiş bir insan değilim. Düşünüp yaptığım, düşünüp durup yapamadığım, düşünemediğim bir sürü şey var.


28 Kasım 2014 Cuma

Bombalara Karşı Sofralar- Food not Bombs

"Bombalara Karşı Sofralar olarak doğanın talanına itirazımız var. Hayvanların kardeşimiz değil kölemiz olarak görülmesine itirazımız var. Devletin savaş uçakları, ekonomisi, bilmemnesi için çalışan mühendislere, üniversite profesörlerine itirazımız var. Çöpe tonlarca yemek dökülürken 1 milyar komşumuzun aç uyumasına itirazımız var.

Şu müsrif dünyada karnımızı doyurmak için paraya gerek olmadığını 37 haftadır Tepebaşı'nda sembolik olarak gösteriyoruz. Şefimiz, aşçımız yok bizim. Başkanımız, liderimiz, yönetimimiz, alan el-veren el ayrımımız yok. Konu komşuyu dayanışma soframıza çağırıp bir sonraki hafta birlikte pişirmeyi teklif ediyoruz. Her gün her türlü ihtiyacımızı sisteme mecbur kalmadan dayanışmayla halledebiliriz diyoruz: Marketlerde, lokantalarda israf edilenleri bulmak, takas pazarları açmak, becerilerimizi geliştirmek, eskinin kıymetini bilmek, tamir etmesini bilmek, yan komşunun kapısını çalmayı bilmek, çürümeyi bekleyen boş evlerde kirasız yaşamayı bilmek, bostanlar kurup patlıcanlarla beraber güneşlenmeyi bilmek, yürümeyi bilmek, beraber yürümeyi bilmek.

Paraya olan ihtiyacımızı azaltırsak bizi köle gibi kullanmaya çalışan işyerlerine mecbur kalmayız. Dikkat, bu bir hayır işi değil protestodur. Direniş sofrada başlar"


http://foodnotbombs-istanbul.tumblr.com/



27 Kasım 2014 Perşembe

Çöplük


Dün akşam bir belgesel izledim; Waste Land- Çöplük. Film Brezilya’nın en büyük çöp toplama merkezi olan Jardim Gramcho’da geri dönüşüm çöplerini ayıran insanlarla yapılan bir sanatsal projeyi anlatıyordu. Filmde insanlık halleriyle ilgili, sanatla ilgili, sınıflarla ilgili çok şey var hepsiyle ayrı ayrı ilgilendim. Beni en çok ilgilendiren yönleri ise; bir sanatçının işi orda çalışan insanlarla birlikte yapması ve o süreçteki değişim (bu benim tez konum olduğu için ilgilendim) ikincisi ise ne kadar çöp çıkardığımız.

Geçende internetten yemek siparişi verdim, gelen yemek alüminyum bir kaba konmuş, kağıt kapağı var. Üstünde restoranın reklamı olan başka bir karton kapla daha kaplanmış, o da kağıt bir çantaya koyulmuş. Yanında plastik çatal bıçak kürdan vs. İşte bir öğün karın doyurmak için harcananlar. Bu filmi izlemek bana bu bir yıllık süreçte hatta ömür boyu yapmam gereken yeni bir şey daha gösterdi. Az çöp üretmek.

Bunu kendine iş edinenler var, mesela Lauren Singer adında Newyork’ da yaşayan 23 yaşında bir kız, bir buçuk yıldır 0 çöp çıkarmaya çalışarak yaşıyor ve bunun yollarını bloğunda paylaşıyor. Sonuçta 4 ayda bir kavanoz çöp çıkartmış. Bunun ip uçlarını almak istiyorsanız : http://www.trashisfortossers.com/

Şu an 4 ayda bir kavanoz kadar fantastik bir şey yapabileceğimi sanmıyorum fakat bu farkındalık biraz çöp üretimimi azaltır gibi geliyor.


 Buyrun Waste Land


26 Kasım 2014 Çarşamba

Liste









Neler Alınmayacak? 

Bir şey almamaya karar verince o bir şeyin içine ne gireceğine ne girmeyeceğine de karar vermek lazım. İşte benim listem, süreç içinde biraz daha şekillenecek.

Kesinlikle alınmayacak şeyler:

-kıyafet
-ev eşyası
-kitap, dergi, cd
-takı
-makyaj malzemesi, kozmetik
-hobi ürünleri

Bitince asgari düzeyde alınacak şeyler:

-Kişisel temizlik malzemeleri asgari düzeyde ve mümkün olduğunca paketsiz alınacak.
-Yiyecek, içecek (paketsiz olmasına dikkat edilecek),
-Çok gerektiğinde ilaç alınabilir. Ev arkadaşım olduğu için ev temizlik maddeleri uzlaşarak olabildiğince az ve ekolojik alınabilir.

Asıl sorun para kazandığım resim malzemeleri. Tuval ve elimdekiler bittiğinde boya ve kalem alınabilir. Yalnız bu koşulları da zorlayabilirim. İlk önce elimdeki malzemeleri tüketip daha sonra atık ve doğal ürünleri kullanma yolları aramak olabilir, bunu da sürece bırakıyorum.

Şu an her şey yeni başlayacağı için bir süre kullanabileceğim kozmetik, makyaj malzemesi gibi şeyler elimde var onları az tüketmeye çalışmak da sürecin bir parçası olacak.

Bakalım neler için nasıl çözümler arayacağım

* Burak Erdem'e teşekkürler

AMA SOR NEDEN?



1 Aralık 2014-1 Aralık 2015 arasında hiç bir şey satın almamaya karar verdim. Her ne kadar  az para kazanıp kıt kanaat yaşasam da bu karara beni götüren sebep kendi bütçemle ilgili değil daha çok dünyayı nasıl tükettiğimizi görmek ve alışverişin arkasında yatan psikolojik tatminle ilgili.

Kendimi bazen alışveriş yaparak mutlu olan bir insan olarak görüyorum; fakat sadece alırken ve ondan sonraki birkaç saat içinde, sonrasında pişmanlık geliyor. Evim alıp da kullanmadığım şeyler dolu ( dolu derken kendime göre dolu). Bunun sebebinin mülkiyet arzusu olduğunu düşünüyorum, mülkiyet edinmek ise ölümlü olmakla başa çıkmanın yolu sanırım.

Almayla ilgili psikolojik süreçlerin yanı sıra son yıllarda dünyadaki üretim ve tüketimin artışı, binaya, mala, reklama boğulmamızın da gözden kaçırılmayacak boyutta olması bu kararda etken. Alışveriş merkezleri, pazarlar, Tahtakale, Merter saçma sapan formlar alarak alıcılara sunulmuş yığınlarca plastik, kağıt, kumaş, metal, tahtayla dolu. 3 ay sonra gitsen onların yerine yenilerinin geldiğini görürsün. Bunların hepsi satılıyor mu, satılmayanlar nereye gidiyor, bunlar uzaydan mı geliyor? Bunlar üretilirken dünyada birçok şey tüketiliyor. Çin ürettikçe bütün dünya tüketiyoruz, etrafta flyerlar, poşetler, paket kağıtları, t-shirtler, plastik çatal bıçaklar uçuşuyor.

Bütün bunlarla mücadele etmek en azından dahil olmamak için bütüncül bir yaklaşım gerekiyor elbet. Ben henüz bu noktaya varabilmiş biri değilim ama yavaş yavaş kendimi açarak, birilerinden duyarak, düşünerek uyanabilirim sanıyorum. Ayrıca bir sürü sosyo- politik, bilimsel, ekolojik bilgi ve yaklaşım varsa da ben pek bilmiyorum o nedenle bunları yorumlayamayacağım, ancak copy-paste yapıp paylaşabilirim.

Bu yola baş koymadan önce belli süreçler geçirdim. Kullanmadığım kıyafetleri ihtiyacı olanlara vermek, çöpleri ayırmak, garagesale düzenleyip satmak, takas pazarı yapıp değiş tokuş yapmak gibi. Şimdi düşününce evimdeki mobilyaların çoğunu da birilerinden aldım ya da sokakta buldum. Fakat verdikçe almanın yolunun açıldığını da gördüm, eşyan azaldıkça yenilerini almayı hak görüyorsun. Sen aldıkça 3. köprü yapılıyor, HES ler yapılıyor, alışveriş merkezleri yapılıyor, almaya devam ettikçe bunların yapılmasına itiraz etmen samimiyetsizleşiyor. Bunun için almaman gerekiyor. Sahip oldukların azalınca hayatın çoğalıyor.


Umarım bu bir yıl boyunca başka farkındalıklar geliştirir, birkaç insana örnek olur ve satın almamayı bir yıla değil bütün hayatıma yayabilirim.