25 Aralık 2014 Perşembe

Eğer para sorun olmasaydı?

İngiliz yazar ve filozof Alan Watts'ın bir konuşmasına denk geldim bugün." Eğer para sorun olmasaydı" diye soruyor ve bazı cevaplar veriyor. 


Orjinali:

Türkçesi:




Dinledikten sonra şöyle düşündüm;  iyi diyorsun Alan Watts ama herkesin parayı dert etmeden istediği hayatı sürdürebileceği koşullar var mı? Para sorun yani. Fakat paranın sorun olmasını bir yana koyup şunları sorabiliriz : parayı ihtiyacımız olmayan şeyleri satın almaya harcamasaydık ne kadar paraya ihtiyacımız olurdu? Daha fazlasını kazanmak için harcadığımız zaman bize kalsaydı onunla nasıl bir yaşam sürerdik? Sadece ihtiyacımız olanı aldığımızda kalan parayla neler yapabilirdik? Yorumları bekliyorum

23 Aralık 2014 Salı

Güzel bir gün alışverişsiz kutlanmaz mı?




Malumunuz ki özel gün kutlamaları artık alışveriş festivaline dönüştü. Özel günlerde hediye almak samimi duygularla yapılması gereken birşey; reklamların baskısıyla, alışveriş güzellemeleriyle zorunluluktan alınan şeylerin ise pek bir değeri yok.Yılbaşında hediye alışverişinin yanı sıra bir de süslemeler giriyor işin içine. Bunu da biraz anlıyorum aslında Kuzey Avrupa ülkelerinde özellikle noel yılbaşı kutlamaları olmasaydı nasıl geçecekti bütün kış? Biz de bu süsleme işini bir yerden yakaladık ülke olarak. Sokaklarda, evlerde, mağzalarda bir şenlik. bir alma verme, bir çoşku, bir yeme içme. Yılbaşı gecesi benim için çok özel bir gece değil bunun nedenlerini burada sayıp dökmeyeyim ama itiraf edeyim ki ışıklar süsülemeler görmek benim de hoşuma gidiyor. Şimdi size yeni yılda evinizi süslemeyin kimseye de hediye vermeyin demiyorum ama diyorum ki tüketim çılgınlığına düşmeyin, atkı örün, kurabiye yapın, çiçek dikin verin.

Ecnebi memleketlerde yeniyıl alışverişine karşı bir kampanya başlamış, bu da web sitesi

Bu almama işine yeniyıl öncesi girmişken ben de evde satın almadan yeni yıl havası oluşturup paylaşayım dedim. Bu havayı nasıl oluşturuyoruz efendim: yolda, parkta bahçede ne bulduysak toplayıp evdeki tabak ve bardakların içine koyarak. Bocuk, kumaş, takı, kağıt gibi malzemeleri ipe dizerek.










Bir kaç örnek de pinterestte buldum



 Herkese daha az tüketim daha çok üretim ve paylaşımlı bir yıl diliyorum.



20 Aralık 2014 Cumartesi

Ne almadım? 11-20 Aralık


İnanın almadıkça almayasım geliyor fakat  bu hafta bunu zorlayan bir durum oldu; seyahate çıktım.

Gittiğim yerden hatıra ya da hediye almayı tatilin bir parçası sandığımdan  zamanımın bir kısmını buna ayırırdım. Konya’da da çarşı pazar dolaştık arkadaşlarımla. Hiç bir şey almayacaksan dolaşmanın zevki de biraz azalıyor ama böylece dükkanlardansa çevreye dikkat ediyorsun, binaları insanları izliyorsun yani mal yerine deneyim ediniyorsun.

Konya’da alışveriş yapsam kesin alacağım şeylerden biri renkli çiçekli şallardı. Arkadaşlarım aldı, fiyatları da uygundu. Bir de belki alırdım diyebileceğim Mevlanalı termos bardak vardı . Bunlar şu anda almak istediklerim ama eğer alışverişe yeminli olmasam ıvır zıvır herşeyi alasım gelirdi kesin. 



Bu durumda hiç bir hatıra olmadan Konya'dan döndüm sanılmasın yaşadıklarımın yanında bir de yemek yediğimiz restorantın hediye olarak verdiği anahtarlığı getirdim yanımda.








15 Aralık 2014 Pazartesi

Yeniyıl takas etkinliği








Satın almaya alternatif yeni yıl takas etkinliğini bizim evde dün gerçekleştirdik. Ev koşulları nedeniyle bu sefer katılımı kısıtlı tutup olayı kadınlar gününe çevirdiysek de fena olmadı. İlla takas yapmak için çok büyük gruplara gerek yok, biz yaklaşık 12 kişi sıkıldığımız, üstümüze artık olmayan, elimizde fazladan olan giysi, ayakkabı, takı, kitap, kozmetik her türlü eşyayı değiştokuş ettik. İçimizde var olan yeni bir şeye sahip olma isteğini böyle bastırırken, ne para harcadık, ne piyasayı besledik ne de dünyanın kaynaklarını tükettik.



Her ne kadar ihtiyacım olmayan şeyleri almayayım dediysem de birkaç gereksiz parça aldığımı da itiraf etmeliyim.

Alınmayanları geçen sefer yaptığımız gibi ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için ayırdık. Böylece bir taşla üç kuş vurduk; evdeki fazlalıklar gitti, ihtiyaç sabipleri nasiplendi, biz nasiplendik.

13 Aralık 2014 Cumartesi

Deodorant meselesi

Bir süredir en çok uzak durmak istediğim ürünler deodorant ve roll-on. İçlerinde bulunan parabenin ve alüminyumun göğüs kanseri ve alzheimera neden olduğuna dair araştırmalar varmış. Şu yaşıma kadar o kadar kullandım ki artık olan olmuştur demeyip farklı alternatif arayışlarına girdim. İki ihtimal çıktı karşıma, birincisi alüminyum klorid içermeyen kristalaler. Kokusuz, leke yapmayan, anti alerjik  ve doğal oldukları söyleniyor. Bu konulara benim kadar kafa yoran bir arkadaşım bu kristallerden aldığını fakat rahat kullanamadığını söyleyip elindeki kristali bana verdi. Daha bugün kullanmaya başladığımdan etkisi hakkında birşey söyleyemiyorum.




Diğer alternatif ise çeşitli doğal ürünlerden kendi deodorantımızı yapmak. Ben kristalimi bitene kadar kullanacağım ama siz eğer kendi deodorantınız yapmak istiyorsanız birçok doğal deodorant tarifini bu linkte bulabilirsiniz. Eğer yapıp kullanan olursa yorumlarını paylaşsın lütfen.

11 Aralık 2014 Perşembe

Ne almadım? 1-11 Aralık

Hem kendimi hem blogu takip edenleri motive etmek için her hafta ne almak isteyip de almadığımın listesini yapmaya karar verdim. Ya da doğrusu şöyle diyeyim; bu sürece girmesem neleri alırdımın listesi. Şu an gerçekten hiç bir şey alasım yok, o nedenle bu listedekileri almamak benim için gerçek bir nefis mücadelesi olmadı ama aklımdan geçirdim diyelim. Buyrun almayıp da pişman olmadıklarım şunlar:


1-Kokina:Yeni yıldan dolayı her yerde satılıyor şu aralar. Bana çocukluğumu hatırlatıyor, eve bir sıcaklık veriyor diye yılın bu zamanı almak istiyorum. Almadım da ne kaybettim; hiç birşey. Ev çiçek dolu zaten.













2-İletişim yayınlarının 2015 edebiyat takvimi. Asacak duvar yok, hevesim geçince sayfalara bakmaz olacaktım.














3-Mac'den koyu kırmızı ruj. Bir sürü rujum var. Kırmızı ve moru karıştırıp yakın bir ton yapabilirim.




4- Hindistançevizi yağı. Sırf hevesten almak aklıma geliyor. Bir sürü faydası varmış tamam da çok pahalı. Ayrıca evde  hindistancevizi yağının yerine kullanacağım bir sürü şey var.



Velhasılı kelam sevgili millet, bunları almayarak kazanan ben oldum. Siz de almayın kazanın :)



9 Aralık 2014 Salı

Hayatınızdaki tüketiciliğe meydan okumanın 9 yolu





Alış-veriş yapmadan geçirdiğim sekiz günü geride bıraktığım şu süreçte daha önce de yazdığım gibi birçok konuda gözüm açıldı ve sürekli araştırır oldum. Benim gittiğim yoldan gitmiş, maddeyle bağlarını koparmış, daha zorlu mücadeleler vermiş insanlar olduğunu gördüm. Amerika'da ve Avrupa'da ekonomik krizden sonra bir çok insanın ekolojik, psikolojik ve ekonomik sebeplerle satın almayı ve tüketmeyi azaltması ve daha sade bir hayat yaşaması trent halini almış meğer. Bu insaların bir çoğu da benim gibi blog yapıp yaşadıklarını, düşündüklerini diğerleriyle paylaşmışlar. Bunlardan biri Joshua Becker,  http://www.becomingminimalist.com adresinde kendi sürecini ve kararının altında yatan nedenleri anlatıyor. Bu sitede okuduğum "Hayatınızda tüketiciliğe meydan okumanın 9 yolu" başlıklı yazı bana satın almama konusunda yeni perspektifler kazandırdı.  Yazıyı İngilizce olarak bu linkte bulabilirsiniz. Türkçe kısa özetini de ben yapayım:

1- Hayatınızı yeniden gözden geçirin, sizin için gerçekten önemli olan şeylere vaktiniz, paranız, enerjiniz var mı, yoksa bunları önemsiz şeylere mi çarçur ediyorsunuz ?

2- İnsanları taklit etmeyin, kendiniz olun.Kimsenin hayat tarzına sahip olmanız, onların aldıklarını almanız gerekmiyor. Herkesin kendine özel bir yaşam tarzı var, siz kendinizinkini oluşturun.

3- Alışveriş alışkanlıklarınızdaki zaaflar neler? Ne hissederek alışveriş yapıyorsunuz, bağımlısı olduğunuz ürünler var mı?

4- Hangi motivasyonla alıyorsunuz? Reklamlar ürünün kendisinden çok macera, eğlence, seks, itibar, memnuniyet gibi şeyler vadediyor, sizinki hangisi?

5- Sizin hayata yaptığınız katkıları düşünün. Harcayan değil katkı yapan, ekleyen yönünüzü düşünün. Bu dünyadaki rolünüzü gerçekleştirmenizde faydalı olacak şeyleri alın, gerisi gereksiz.

6- Bir ürün alınca ona ödediğiniz tek şey para değil; zaman, dikkat, enerji. Bunları göz önünde bulundurun.

7- Limitlerinizi test edin, ne kadar zaman alışverişten uzak durabilirsiniz, kaç ay AVM'ye girmeden yapabilirsiniz?

8-Alışveriş yerine sizi mutlu eden başka şeyleri koyun.

4 Aralık 2014 Perşembe

Gün 4





4.gün ititbariyle henüz yeni hiç birşeye ihtiyacım olmadı, nefsimi sınayan tek şey  İletişim yayınları'nın çıkardığı 2015 edebiyat takvimi oldu. Ona da sınamak denmez; bu işe kalkışmasam almaya heveslenirdim diyelim.

Zaten bu kadar kısa zamanda beni zorlayacak birşey beklemiyor, hayat aynı şekilde akacak sanıyordum fakat bu karar başka minik değişiklikleri de getirdi. Şöyle ki: daha az çöp çıkartmaya çalışmak, tuvalet kağıdı, peçete gibi şeyleri dikkatli kullanmak, plastik kullanımı konusunda daha duyarlı olmak, işe gidip gelirken vaktim olursa yürümek, evde yemek yapıp işe getirmek, paketli gıda almaktan kaçınmak gibi. Boğaziçi Üniversitesi'nde BuKoop diye bir kooperatif oluşumu var mesela, gıdayı üreticiden tüketiciye aracısız ulaştırıyorlar. Uzun zamandır biliyorum ama bu haftaya kadar uğramamıştım.

Bu daha başlangıç bir süre sonra daha önce aklıma gelmeyen ya da dikkat etmediğim birçok şey hayatıma gireceğini umuyorum.

Bu arada vurgulamayı unuttuğum birşey var, birşey satın almayacak olmam hizmet satın almamak anlamına gelmiyor. Mesela terziye kendi yapamadığım tadilatları yaptırabilirm ya da ayakkabı tamircisine. Kuaföre pek ihtiyacım olmaz ama gitme hakkını bir kenarda tutmak istiyorum. Mart'da bitacek yoga üyeliğim var duruma göre onu uzatabilirirm, bir de erbane kursuna gidiyorum onu da sürdüreceğim. Seyahat meselesi var; sinema, tiyatro, konser, festival biletleri var. Bunlar kendimden esirgemeyeceğim ama yaparken sürdürülebilir, ekolojik, geri dönüştürülebilir, lokal, alışverişsiz tamamlamaya çalışacağım süreçler olacak.

2 Aralık 2014 Salı

Ayıklama etkinlikleri- 1

Mülkiyet-doyum-mutluluk diye bir formül yok. Sahip olduğun mallar arttıkça doyumsuz oluyorsun, doyumsuzlaştıkça da mutsuz oluyorsun. O nedenle satın alın mutlu olun vaadi bir süre sonra çuvallıyor. Mülkiyet mutsuzluktur!

Bence fiziksel alan ne kadar ferah, sade ve net olursa, ister enerjimiz deyin ister kafamız ne derseniz artık o temizleniyor. Bu düşünceyle bu akşam kenar köşe ne var ne yok bir ortaya çıkarıp atılacakları atayım satılacakları satayım dedim. Henüz operasyonu tamamlayamadım ama yine de iki grup oluştu

1- Tamir edilip kullanılacaklar; bir dikiş, iki düğme darbesiyle giyilmeye hazır topluluk. Eskiden yamamak gibi laflar duyardık, duymaz mıydık? Ayakkabıları da gözden geçirip geçende namını duyduğum Arnavutköy'deki ayakkabı tamircisine götürmek üzere ayırmalı.






2- Verilecekler; ki kendileri takas pazarında takas edilebilir, ihtiyaç sahibine gidebilir ya da insan evladı giyemeyeceği için atılabilir ( atmadan değerlendirmek mümkün mü acaba?)




Dediğim gibi henüz arınma operasyonu bitmedi. Evin kenar köşesi iyice bir elden geçtikten sonra bir takas pazarı mı patlatsak. Nisan'da yapmıştık yaz dönemi için şimdi de yeniyıl öncesi alternatifbir  alma-verme etkinliği olur mu? Olur.





Hayrolsun Sabah Niyetine



Alışverişsiz günümün ilk gecesinde gördüğüm rüya şöyle:

Mangodan 5 tane elbise almışım ama hepsi birbirine çok benziyor. Uzun, bol, bebe yakalı ve dantel kollu. Elbiseleri giyiyorum hiç biri yakışmıyor, kendimi çirkin ve şişman hissediyorum. Sonradan farkediyorum ki elbiselerden bir tanesi 189 TL. Değiştirmeye karar veriyorum ama fişlerini bulamıyorum, onu ararken içim iyice daralıyor sonra rüya başka yöne gitti ama o elbiseyi ara ara görüyorum. Uyandığımda bir rahatlama geldi üstüme inanır mısınız?

29 Kasım 2014 Cumartesi

MAL VARLIĞI BEYANI

Sürecin başlamasına 2 gün kala elimde neler var, neler yok belirleyeyim dedim, ona göre hangi koşullarda sıkıntı çekeceğimi öngörmüş olurum.

Durum şu ki; Sıkıntı yok!

Bu kararı vereli birkaç gün olmasına rağmen kendimi havaya sokup zaten alışverişi kestiğim için şu an ortada panik olacak bir durum yokmuş gibi geliyor, elimdekilerle idare edebilirim.

 Kalem kalem ele alırsak:

KIYAFET:


Maşallah zamanında bayağı çerçöp biriktirmişim, birçoğu 2. el ve takas ürünü olsa bile ihtiyacımdan fazlası var. Sorun çıkabilecek şeyler kazak, 3'ü kalın 3'ü ince olmak üzere toplam 6 kazağım var ama bu sorunu gömlek ve t shirt üstüne hırkayla atlatabilirim.Bir de milli kıyafetimiz tayt konusunda sıkıntı olabilir. Onu da yırtıldıkça dikicem artık. Elbise, gömlek bol. Etek, pantolon az.Çorap, kemer, ayakkabı, iç çamaşır yeterli.



Bence bu takılar 3 kişiye yeter

MAKYAJ,KOZMETİK




Bir kutu şampuan, bir kutu diş macunu, yarım kutu yüz yıkama jeli,yarım kutu tonik, nemlendirici olarak bir kutu bepanten, bir roll-on, iki yarım el kremi, vazelin, boya setlerinden kalan saç kremleri, güneş kremi, pudra. Çok az da göz altı kremi.

Bu konuda seçeceğim yol hepsini çok az kullanmak. Diş macununu, şampuanı gereksiz yere ne kadar fazla kullandığımı yeni farkettim, resmen boca ediyormuşum. Saçımı 2 günde bir değil 4 günde bir yıkamak ki başta zorlansam bile saç buna alışacak fikrindeyim. Roll-on'u daha çok yaz günlerinde kullanmak için saklayacağım sanırım ( zaten kullanmak istemediğim birşey belki doğumgünümde biri bana koltuk altına sürülen taşlardan alır) . Bunlar bitince ve hatta aynı esnada kullanacağım şeyler ise sabun ve doğal reçeteler. Bozcaada'da denizden çıkardığım kil, yağlar, yoğurt, soda, sirke artık ne bulursam.



Evde yeter miktarda sabun ve yağ var sanırım



Hergün makyaj yapan biri değilim, makyaj malzemelerini yettiğince kullanırım artık.


KİTAP- CD-DERGİ VS

Şu bir avantaj tabi ki,  Boğaziçi Üniversitesi'nin kütüphanesini kullanıyorum. Zaten bir süredir çok büyülenmedikçe kitap alma işine son verdim, yaşasın kütüphane! Bu  konudaki fikirlerimi sonra yazmayı düşünüyorum. Gazete, dergi zaten almıyorum, online okuyorum. Müzik spotifydan dinliyorum.

Bunların haricinde ödünç almak, takas etmek, onarmak, birşeyleri kendim yapmak gibi yolları kullanmayı düşünüyorum.

Ev eşyasına ihtiyacım yok.

Evde kullanılan temizlik malzemesi biraz sorunlu. Evde bitmemiş bazı ürünler var. Ekolojik ürünler ve arap sabunu kullanmaya çalışıyorum. Ev arkadaşımla müzakere etmem gerekecek bu konuyu. Ne kadar az kullanıyorum zaman içinde belli olacak.

Şunu kullanma, bu olmamış, bunu yapıyorsun ama şunu yapmıyorsun diyen varsa lütfen yazsın. Sonuçta ekolojik yaşayan, her konuda farkındalığı gelişmiş bir insan değilim. Düşünüp yaptığım, düşünüp durup yapamadığım, düşünemediğim bir sürü şey var.


28 Kasım 2014 Cuma

Bombalara Karşı Sofralar- Food not Bombs

"Bombalara Karşı Sofralar olarak doğanın talanına itirazımız var. Hayvanların kardeşimiz değil kölemiz olarak görülmesine itirazımız var. Devletin savaş uçakları, ekonomisi, bilmemnesi için çalışan mühendislere, üniversite profesörlerine itirazımız var. Çöpe tonlarca yemek dökülürken 1 milyar komşumuzun aç uyumasına itirazımız var.

Şu müsrif dünyada karnımızı doyurmak için paraya gerek olmadığını 37 haftadır Tepebaşı'nda sembolik olarak gösteriyoruz. Şefimiz, aşçımız yok bizim. Başkanımız, liderimiz, yönetimimiz, alan el-veren el ayrımımız yok. Konu komşuyu dayanışma soframıza çağırıp bir sonraki hafta birlikte pişirmeyi teklif ediyoruz. Her gün her türlü ihtiyacımızı sisteme mecbur kalmadan dayanışmayla halledebiliriz diyoruz: Marketlerde, lokantalarda israf edilenleri bulmak, takas pazarları açmak, becerilerimizi geliştirmek, eskinin kıymetini bilmek, tamir etmesini bilmek, yan komşunun kapısını çalmayı bilmek, çürümeyi bekleyen boş evlerde kirasız yaşamayı bilmek, bostanlar kurup patlıcanlarla beraber güneşlenmeyi bilmek, yürümeyi bilmek, beraber yürümeyi bilmek.

Paraya olan ihtiyacımızı azaltırsak bizi köle gibi kullanmaya çalışan işyerlerine mecbur kalmayız. Dikkat, bu bir hayır işi değil protestodur. Direniş sofrada başlar"


http://foodnotbombs-istanbul.tumblr.com/



27 Kasım 2014 Perşembe

Çöplük


Dün akşam bir belgesel izledim; Waste Land- Çöplük. Film Brezilya’nın en büyük çöp toplama merkezi olan Jardim Gramcho’da geri dönüşüm çöplerini ayıran insanlarla yapılan bir sanatsal projeyi anlatıyordu. Filmde insanlık halleriyle ilgili, sanatla ilgili, sınıflarla ilgili çok şey var hepsiyle ayrı ayrı ilgilendim. Beni en çok ilgilendiren yönleri ise; bir sanatçının işi orda çalışan insanlarla birlikte yapması ve o süreçteki değişim (bu benim tez konum olduğu için ilgilendim) ikincisi ise ne kadar çöp çıkardığımız.

Geçende internetten yemek siparişi verdim, gelen yemek alüminyum bir kaba konmuş, kağıt kapağı var. Üstünde restoranın reklamı olan başka bir karton kapla daha kaplanmış, o da kağıt bir çantaya koyulmuş. Yanında plastik çatal bıçak kürdan vs. İşte bir öğün karın doyurmak için harcananlar. Bu filmi izlemek bana bu bir yıllık süreçte hatta ömür boyu yapmam gereken yeni bir şey daha gösterdi. Az çöp üretmek.

Bunu kendine iş edinenler var, mesela Lauren Singer adında Newyork’ da yaşayan 23 yaşında bir kız, bir buçuk yıldır 0 çöp çıkarmaya çalışarak yaşıyor ve bunun yollarını bloğunda paylaşıyor. Sonuçta 4 ayda bir kavanoz çöp çıkartmış. Bunun ip uçlarını almak istiyorsanız : http://www.trashisfortossers.com/

Şu an 4 ayda bir kavanoz kadar fantastik bir şey yapabileceğimi sanmıyorum fakat bu farkındalık biraz çöp üretimimi azaltır gibi geliyor.


 Buyrun Waste Land


26 Kasım 2014 Çarşamba

Liste









Neler Alınmayacak? 

Bir şey almamaya karar verince o bir şeyin içine ne gireceğine ne girmeyeceğine de karar vermek lazım. İşte benim listem, süreç içinde biraz daha şekillenecek.

Kesinlikle alınmayacak şeyler:

-kıyafet
-ev eşyası
-kitap, dergi, cd
-takı
-makyaj malzemesi, kozmetik
-hobi ürünleri

Bitince asgari düzeyde alınacak şeyler:

-Kişisel temizlik malzemeleri asgari düzeyde ve mümkün olduğunca paketsiz alınacak.
-Yiyecek, içecek (paketsiz olmasına dikkat edilecek),
-Çok gerektiğinde ilaç alınabilir. Ev arkadaşım olduğu için ev temizlik maddeleri uzlaşarak olabildiğince az ve ekolojik alınabilir.

Asıl sorun para kazandığım resim malzemeleri. Tuval ve elimdekiler bittiğinde boya ve kalem alınabilir. Yalnız bu koşulları da zorlayabilirim. İlk önce elimdeki malzemeleri tüketip daha sonra atık ve doğal ürünleri kullanma yolları aramak olabilir, bunu da sürece bırakıyorum.

Şu an her şey yeni başlayacağı için bir süre kullanabileceğim kozmetik, makyaj malzemesi gibi şeyler elimde var onları az tüketmeye çalışmak da sürecin bir parçası olacak.

Bakalım neler için nasıl çözümler arayacağım

* Burak Erdem'e teşekkürler

AMA SOR NEDEN?



1 Aralık 2014-1 Aralık 2015 arasında hiç bir şey satın almamaya karar verdim. Her ne kadar  az para kazanıp kıt kanaat yaşasam da bu karara beni götüren sebep kendi bütçemle ilgili değil daha çok dünyayı nasıl tükettiğimizi görmek ve alışverişin arkasında yatan psikolojik tatminle ilgili.

Kendimi bazen alışveriş yaparak mutlu olan bir insan olarak görüyorum; fakat sadece alırken ve ondan sonraki birkaç saat içinde, sonrasında pişmanlık geliyor. Evim alıp da kullanmadığım şeyler dolu ( dolu derken kendime göre dolu). Bunun sebebinin mülkiyet arzusu olduğunu düşünüyorum, mülkiyet edinmek ise ölümlü olmakla başa çıkmanın yolu sanırım.

Almayla ilgili psikolojik süreçlerin yanı sıra son yıllarda dünyadaki üretim ve tüketimin artışı, binaya, mala, reklama boğulmamızın da gözden kaçırılmayacak boyutta olması bu kararda etken. Alışveriş merkezleri, pazarlar, Tahtakale, Merter saçma sapan formlar alarak alıcılara sunulmuş yığınlarca plastik, kağıt, kumaş, metal, tahtayla dolu. 3 ay sonra gitsen onların yerine yenilerinin geldiğini görürsün. Bunların hepsi satılıyor mu, satılmayanlar nereye gidiyor, bunlar uzaydan mı geliyor? Bunlar üretilirken dünyada birçok şey tüketiliyor. Çin ürettikçe bütün dünya tüketiyoruz, etrafta flyerlar, poşetler, paket kağıtları, t-shirtler, plastik çatal bıçaklar uçuşuyor.

Bütün bunlarla mücadele etmek en azından dahil olmamak için bütüncül bir yaklaşım gerekiyor elbet. Ben henüz bu noktaya varabilmiş biri değilim ama yavaş yavaş kendimi açarak, birilerinden duyarak, düşünerek uyanabilirim sanıyorum. Ayrıca bir sürü sosyo- politik, bilimsel, ekolojik bilgi ve yaklaşım varsa da ben pek bilmiyorum o nedenle bunları yorumlayamayacağım, ancak copy-paste yapıp paylaşabilirim.

Bu yola baş koymadan önce belli süreçler geçirdim. Kullanmadığım kıyafetleri ihtiyacı olanlara vermek, çöpleri ayırmak, garagesale düzenleyip satmak, takas pazarı yapıp değiş tokuş yapmak gibi. Şimdi düşününce evimdeki mobilyaların çoğunu da birilerinden aldım ya da sokakta buldum. Fakat verdikçe almanın yolunun açıldığını da gördüm, eşyan azaldıkça yenilerini almayı hak görüyorsun. Sen aldıkça 3. köprü yapılıyor, HES ler yapılıyor, alışveriş merkezleri yapılıyor, almaya devam ettikçe bunların yapılmasına itiraz etmen samimiyetsizleşiyor. Bunun için almaman gerekiyor. Sahip oldukların azalınca hayatın çoğalıyor.


Umarım bu bir yıl boyunca başka farkındalıklar geliştirir, birkaç insana örnek olur ve satın almamayı bir yıla değil bütün hayatıma yayabilirim.